İstiklal Marşının Kabulünün Yıl Dönümünü Kutluyoruz
Medeniyetin meydana getirilmesinde ilim, fikir ve sanat adamlarına çok iş düşmektedir. Zaten eğer bir millet, bu şahsiyetleri yetiştiremiyorsa, ortaya medeniyet koyamaz ve başka milletleri takip etmekten başka çıkar yolu da kalmaz. İslam âlemi bugün geçmişte olduğu gibi dünyaya hâkim olacak bir medeniyeti ortaya koyamamakta zorlamaktadır. Bunun nedeni de işte bu bahsettiğimiz öncü konumundaki ilim, fikir ve sanat adamlarının yeteri derecede yetiştirememesi ve yeri boşalmış olanlarında yerinin doldurulamamasıdır.
Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v) “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir” diyerek, âlimin toplum içindeki konumunun ne kadar önemli olduğuna işaret etmiştir. Zira âlimler hakikati tebliğ ve irşat yönünden peygamberlerin varisleridir. Onlar hakikati yaşayarak tebliğ ederler. Gönülden konuşurlar ve kelamları gönüllere ulaşır. İşte şu andaki sıkıntı bu insanların yeteri kadar yetiştirilememesidir. Bu durumun sonucu olarak, bugün dünyaya, sözde medeniyet diye takdim edilen sömürü esasına dayalı düzenler hâkim olmaktadır. Hâlbuki milletimizin kendi orijinal üslubuyla ortaya medeniyet koyduğu zamanlarda, dünyamıza barışın, huzurun, adaletin ve hoşgörünün hâkim olduğu herkesin ittifakla kabul ettiği bir gerçektir.
********
Gönlümüzde hakka ve hakikate açılması gereken penceremizin aralanarak, nur ve feyizle dolmasına, buradan aldığımız güçle de akılımızı kullanarak, ortaya bizim olan yeni bir medeniyet koyacak hamleyi gerçekleştirmemize vesile olmaya çalışan ve
“Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem;
Dili yok ki kalbimin, ondan ne kadar bizarım!
Oku şayet sana hisli bir yürek lazımsa
Oku zira onu yazdım, iki söz yazdımsa”
diyerek, bu yolda çektiği çileyi izhar eden, merhum Mehmet Akif Ersoy, yüreğini bu ülke insanı ile bütün inananlara açan bir gönül adamıdır. Avrupa Medeniyetine dâhil olmak için nelerin yapılmadığı ülkemizde, her zamankinden daha fazla idrak etmemiz gereken şeyleri, yıllar önce dile getiren bu gönül adamının ifade ettiği hakikatleri, bugün zikretmemizin üzerimize bir görev olduğu kanaatindeyim.
********
Zamanın ve mekânın daraldığı adına da küreselleşme dendiği çağımızda, değerlerimizin tersyüz edilmeye çalışıldığı açık bir şekilde ortadadır. Bu açıdan büyük mütefekkirimizi anarken ve İstiklal Marşımızın kabulünü kutlarken, Akif’in, tarifini yaptığı medeniyet anlayışının temeli dine dayanmaktadır. Yani İslamiyet’e. Hak ve hakikat çizgisinin dışında oluşmuş ve medeniyet adı verilmiş oluşumları ise tek dişi kalmış canavar olarak adlandırmıştır. Fakat Akif, insanlık tecrübesini evrensel olarak kabul ettiğinden dolayı eğer Batı’nın alınması gereken yararlı değerleri varsa, bunların çok iyi tetkik edilerek alınmasını da tavsiye etmiştir. Buna en iyi yapan ülke olarak da Japonya’yı göstermiştir. Evet, Akif, Garptan alınması gerekli olan değerlerin varlığını kabul etmiştir. Fakat bunun yaparken milli kimliğimizden taviz vermeden yapmamızı istemiştir.
“Alınız ilmini garbın, alınız san’atını;
Veriniz hem de mesainize son sur’atinizi
…
Kendi ‘ mahiyeti ruhuye’ niz olsun kılavuz
Çünkü beyhudedir ümmid-i selamet onsuz.”
Akif bu mısralarıyla millete seslenerek, değişmeyecek olan bir ölçüyü ortaya koymuştur. İşte bu ölçü milletimizin varlığının teminatının adıdır ki, İstiklal Marşımızın ruhu da bu ölçünün içinde vucud bulmuştur. Fakat tabiî ki bu bakış açısı emperyal değerler yoğrulmuş ve Akif’in de tek dişi kalmış canavar diye tarif ettiği medeniyet anlayışlarının işine gelmektedir. Ancak inşallah Akif’in, bahsettiği “mahiyeti ruhiyemizden” beslenen bir gençlik yetişerek yeni bir medeniyetin inşasını sağlayacaktır. Bu duygu ve düşüncelerle İstiklal Marşımızın kabulünün 95. yılının milletimize hayırlı olması olmasını dilerken, vatan ve millet şairimiz merhum Mehmet Akif Ersoy’u rahmet ve minnetle anıyoruz.
Eksen Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası